Enerji kaynakları arasında birçok kaynak sayabiliriz. Ancak bütün bu enerji kaynakları arasından neden rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmeliyiz?
Bu yazımda kısaca enerji kaynakları arasında neden yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmemizin kaçınılmaz olduğunu yazmaya çalışacağım. Enerji kaynakları dendiğinde akla belki ilk gelen fosil enerji kaynakları olacaktır. Fosil enerji kaynaklarının diğer bir adı da rüzgar ve güneş enerjisinin aksine yenilenemez enerji kaynaklarıdır. Petrol, doğalgaz ve kömür fosil enerji kaynakları arasında en çok tüketilen enerji kaynaklarıdır ve fosil enerji kaynaklarının tüketim oranı %95’in üzerindedir. Yani neredeyse dünyanın bütün enerjisini bu kaynaklardan temin etmekteyiz.
Fosil enerji kaynaklarının tüketimi o kadar yüksek seviyelerde gerçekleşmiştir ki uzmanlara göre dünyanın petrol rezervlerinin büyük bir kısmını geçen 50 yıl içerisinde tüketmiş durumdayız. Kalan rezervler dünyaya, mevcut tüketim oranlarıyla, ikinci bir 50 yıl daha yetecek gibi görünse de, kolay erişebilir olan petrol enerjisi kaynakları neredeyse kalmamıştır. Bu da önümüzdeki 50 yıl içerisinde petrol fiyatlarının ciddi oranlarda yükselmesine sebebiyet verecektir. M. King Hubbert tarafından Peak Oil olarak tarif edilen bu durum hakkında linklerden daha fazla bilgi alabilirsiniz.
Petrole ilk alternatif olarak doğalgaz ve kömür gelmektedir. Fakat bu enerji kaynaklarının da, nüfus artışı ve sanayileşmeden dolayı, artan tüketim oranlarını karşılamaları uzun vadede mümkün görünmüyor. Ülkemizde kömür madenlerindeki yaşanan faciaları ve yol açtığı hava kirliliğini de göz önünde bulundurursak kömürün sağlıklı bir enerji kaynağı olmadığı zaten aşikârdır diye düşünüyorum.
Nükleer enerji bir enerji kaynağı olarak dünyanın birçok yerinde ucuz enerji kaynakları arasında yerini alsa da güvenlik ve insan sağlığı açısından bu enerji kaynağını kullanmadan önce birkaç kez daha düşünmemiz gerektiği kanaatindeyim.
Aslında fosil ve yenilenemez enerji kaynaklarına genel bir bakış attığımızda doğanın bize tüketim alışkanlıklarımızla ilgili derin bir “çüşş” dediğini duyar gibiyim. Evet, ihtiyacımız olmayan ürünleri sevmediğimiz insanları etkilemek için olmayan paralarımızla (banka kredisiyle) delicesine alıyor olmamız dünya kaynaklarını aşırı bir hızla tüketmemizi ve israf etmemizi sağlıyor. Üstelik ekonomik sistemlerimiz bu tüketimin (israfın) arttığı ölçüde olumlu ekonomik sonuçlar veriyor olması daha da bir acı olduğunu ve bizi ters yönde teşvik ettiğini düşünüyorum.
“Eee, peki öyleyse alternatif ne?” sorusunu duyar gibiyim. Bu soruya ayrıntılı bir cevap vermenin kolay olmadığını itiraf etmek isterim. Ancak çözümle ilgili parametreler vermek gerekirse rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını daha yoğun bir şekilde kullanmamız gerektiği ortadadır. Bu enerji kaynaklarının doğaya en ufak bir zararı yoktur.
Enerji kaynaklarındaki yenilenebilir kaynaklara geçiş tabi ki çözümün sadece küçük bir parçası. Asıl değişikliği tüketim alışkanlıklarımızda yapmalıyız. Üretilen gıdanın çok fazla yol yapmaması, endüstriyel ölçülerde para üretmek için yapılan gıda üretiminden yerel beslenmek için yapılan gıda üretimine geçiş, tüketim merkezli değil üretim merkezli bir hayat tarzının kitleler tarafından benimsenmesi ve bu konuda bilinçlendirilmesi gibi birçok parametre sayılabilir.
Havaların ısınması, eriyen buz kütleleri, enerji kaynaklarının hızla tükenmesi, ürettiğimiz gıdaların bize zarar vermesi gibi birçok sebep alarm çanları vazifesi görüyor. Bakalım insanlık bu sınavdan nasıl geçecek? Bütün bu problemler karşısında aşağıdaki ürünlerden daha fazla kullanmak ve kullanılmasına vesile güzel bir başlangıç olur diye düşünüyorum. Bize telefon ile de ulaşabilirsiniz: 0332 320 89 96.
Yorumlar
Bir yorum yazın
Bir yanıt bırakın